Zübeyde ÖZLÜ – Herkes Duysun / BURSA (İGFA) – Kişinin algısının ve davranışlarının bozulmasına doğrudan etki eden şizofreninin, şeker hastalığı ve tansiyon gibi tıbbi bir rahatsızlık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cengiz Akkaya, “Şizofreni, ruh sağlığı rahatsızlığıdır. Biyolojik kökenli tıbbi bir rahatsızlıktır.” dedi.
Şizofreniye sebep olan durumlara da değinen Akkaya, “En önemli sebep genetiktir. Bunun dışında bazı çevresel faktörlerin ise sebep olmadığını ancak tetiklenmesine yol açtığı iddia edilir. Örneğin çocuğun doğduğu ay, hangi mevsimde doğduğu veya bazı virütik enfeksiyonların bunu tetiklemesi üzerinde duruluyor ama en temel ve belirleyici şey genetiktir.” ifadelerini kullandı.
Şizofreninin şu andaki tanımlayıcı sistemlere göre herhangi bir alt sınıf tanımlamasının yapılmadığına da değinen Akkaya, “Geçmişte bazı sınıflandırmalar yapılıyordu ama şizofreni tek bir hastalık değildir, yani hiçbir şizofreni diğerine benzemez. Nasıl insanlar birbirinden ayrılıyorsa şizofreni de herkes için farklılık gösterir. Tek, standart, herkesle aynı şekilde tanımlanılabilinecek bir hastalık değil.” dedi.
“HİÇBİR ŞİZOFRENİ BİR DİĞERİNE BENZEMEZ”
Her şizofreni hastasının belirtilerinin farklı olduğunu söyleyen Akkaya, “Şizofreninin üç farklı belirti kümesi vardır. Bunlar pozitif belirtiler, negatif belirtiler, bilişsel belirtiler. Bu üç farklı kümesinde onlarca farklı belirti var. Her hastada bu faklı belirti kümelerinde bulunan belirtiler daha farklı boyutlarda ve yoğunlukta görülebilir. Birinde birinci belirti yüzde on şiddetinde görülürken diğerinde aynı belirti hiç görülmeyebilir.” diye konuştu.
Bir şizofreni hastasının, kendisinin şizofreni olduğunu anlamasının çok zor olduğunun altını çizen Prof. Dr. Cengiz Akkaya, “Şizofreninin başlangıç içgörünün tam olarak kaybedilmediği dönemde, kişi bazı farklılıklar hissedebilir ama içgörü kaybolduktan sonra şizofreni olunduğunu anlamak mümkün değil. Bir insanın kendi başına şizofreni olup olmadığını düşünmesi ve bununla ilgili bir yol araması kendi başına doğru değildir. Kişinin herhangi bir rahatsızlığı olduğunda buna kendi başına tanı koymadan en yakın hekime başvurması gerekiyor. ‘Google hekimliği’, ‘Benim neyim var hekimliği’ genellikle insanları çok yanlış yerlere sevk ediyor. Bize kendine tanı koymuş birçok hasta gelir ama hiçbirinin koyduğu tanı doğru tanı değildir.” şeklinde konuştu.
İlaçlar sayesinde bir hastalığın ilerlemesinin durdurulabileceğini fakat tamamen iyileşmenin mümkün olamayacağını vurgulayan Prof. Dr. Cengiz Akkaya, “Diyabetin tedavisi ne kadar mümkünse şizofreninin tedavisi de o kadar mümkündür. Buna bir örnek verecek olursak, ben miyopum. 45 senedir gözlük takıyorum ama 45 senedir miyopum. Gözlük benim miyopumu düzeltmiyor, görme kusurumu düzeltiyor. Yani benim uzağı görme kusurum kalıyor ama gözlük kullandığım için sanki gözüm bozuk değilmiş gibi görebiliyorum. Bu durum sadece şizofreniye özel değil. Tıptaki bütün hastalıklar böyledir. İlaçlar ile hastalığın ilerlemesi durdurulur ve hastanın dengesi korunur. Aynı tansiyon, şeker hastalığı gibi ama hastalık var olmaya devam eder. Halk arasında psikiyatrik hastalıklar iyileşmez deniliyor ama şeker hastalığı da iyileşmez, görme kusuru da iyileşmez fakat tedavi edilebilir. İyileşmeden kasıt hiç olmamış gibi olası ise bu hiçbir hastalık için geçerli değildir.” ifadelerini kullandı.
“ŞİZOFRENİDE ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLİ”
Şizofrenide erken teşhisin öneminin de altını çizen Akkaya, “Şizofreninin tedavisi var ama erken tanı, erken müdahale, doktorla sıkı dirsek teması ve düzenli ilaç kullanımı ile hastalar büyük ölçüde işlevselliklerini koruyup hayata katılabiliyorlar ama geç kalınan vakalarda bu durum daha zor oluyor.”