‘Cogito ergo sum’
Ege Doğaç Erdoğan – Hayatımı Descartes okumadan öncesi ve sonrası diye ikiye ayırırım. “Düşünüyorum, öyleyse varım (cogito ergo sum)” sözüyle bilinen Fransız düşünür, şüpheci akılcılık (rasyonalizm) yönteminin babası olarak kabul edilir. “Meditasyonlar” kitabına şu ana kadar bildiği tüm doğruları yeniden sorgulayacağını belirterek başlar; buna kendi varlığı da dahildir.
Modern felsefenin temeli
Descartes’ın düşüncelerinin siyasi felsefeden tutun analitik geometriye kadar devrim niteliğinde etkileri olmuştur. Ancak post-modernizm akımları ile rasyonalist düşünceden giderek bir uzaklaşma yaşanmış; bilim dünyasında, özellikle kuantum fiziği alanındaki yeni gelişmeler de bu kopuşu desteklemiştir. Evrensel doğrular yerlerini sübjektif gerçekliklere bırakmışlardır. Siyasette ise son yıllarda dünyayı kasıp kavuran popülizm ateşi de toplumları hissi davranmaya itmiştir.
Akılcılıktan uzaklaşma
Bugünlerde dünyada yaşadığımız sorunların temelinde akılcı düşünceden bu kopuşun rolü olduğunu söyleyebiliriz. Bir şeyin temelinde yatan sebebini bir mantık silsilesi içinde düşünmek yerine, hislerle, anlık duygularla, tutkularla hareket ediliyor. Bir başka deyişle küresel bir histerya yaşanıyor. Dünyadaki gelişmeleri bu bakış açısından yorumladığımızda daha sağlıklı analizler yapabiliriz.
Amerikan halkını bariz bir şekilde şiddete teşvik eden Trump’ın hâlâ halkın nezdinde bu kadar büyük bir destek görüyor olması, Amerikan toplumunun yarısının tamamen hisleriyle karar verdiğini gösteriyor. Öte yandan artık akli melekeleri sorgulanan bir vaziyette olan Başkan Biden’ın tekrardan Demokrat Parti’nin başkan adayı olma ihtimali bile endişe verici.
Kadına kadın, erkeğe erkek demenin bile ayıp olduğu, isteyenin kendini bir fok balığı ya da bir buzdolabı olarak tanımlayabilmesinin ciddi ciddi tartışıldığı bir noktadayız. Başkasına zarar vermeden her birey istediği gibi yaşayabilir ancak tabiatın hakikatleri inkar edilemez. İki artı iki kişilerin yorumuna açık olmayan bir şekilde dört eder. Bu gerçek, farklı kültürlere göre de değişmez.
Filistin-İsrail konusunda dünya ortak aklı kullanmayı çoktan bıraktı. Vicdanının sesini daha fazla bastıramayan insanların varlığı sayesinde BM Genel Kurulu ateşkes diyemese de en azından savaşa bir süre ara verilmesini isteyen bir karar alabildi. Ancak maalesef bu konuda mantık dışı davranmak tek tarafa mahsus değil.
Küresel ekonomiye bağlılık
Milton Friedman 1980’lerde küresel ekonomiyi anlatmak için bir kalemin üretim sürecinden bahseder. “Dünyada bu kalemi yapabilecek tek bir kişi yoktur” diye başlar. Kalemin gövdesi için Washington eyaletinde bir ağacın kesildiğini, ucu için kurşun dediğimiz ama aslında grafit olan bu ham maddenin Güney Afrika’daki bir madenden geldiğini, üzerindeki silginin muhtemelen Malaya’daki bir lastik ağacından elde edildiğini ve bunun da Güney Amerika’dan İngilizlerin destek verdiği bir iş insanı tarafından ithal edildiğini anlatır ve daha da devam eder. Özetle içinde yaşadığımız dünya o kadar birbiriyle bağlantılıdır ki, tek başımıza bir adada sadece balık tutarak yaşamadığımız sürece hayatımıza dünya üzerindeki her ülke etki etmektedir.
İngiltere umut verdi
Bir de akılcı davranıldığında neler olabileceğine bakalım. Geçtiğimiz hafta İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman görevden alındı. Sebebi: Filistin’e destek mitinglerinin yasaklanması için yetkilerini aşarak Londra polisi üzerinde baskı kurması. Eski Başbakan David Cameron ise Dışişleri Bakanı olarak atandı. Eski başbakan olarak nasıl ben daha alt seviyede bir görevde olurum demedi. Bir nebze olsun ortak akıl galip gelmeyi başarabildi.
Aklı ve mantığı bir kenara bırakan dünya, giderek bir pusulasını kaybetmiş şekilde savruluyor. Aslında bu durumu tek bir cümleyle özetlemek mümkün. Pozitivist bilime olan bağlığı bilinen Atatürk diyor ki, “Dünyada her şey için, maddiyat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir.”